Eric Carmen Alıntılar
İtalya'da ise İtalyansın.
The Raspberries grubu, sevmediğimiz progresif rock'a bir tepki olarak kuruldu. “Hadi müziğe tekrar şarkı yazımı ve armoni getirelim” dedik ve bunu başardık.
İlk röportajlarımızı Capitol Tower'da yaptığımızı hatırlıyorum. Magazin yazarları bize, “En sevdiğiniz renk nedir?” veya “Bir randevuda ne yapmayı seversiniz?” gibi sorular soruyordu. Onlara, "Nerelisiniz?" diye sorduğumda, “Fave” ya da “Rave” gibi yanıtlar alıyordum. Biz de, “Gerçek yazarlar ne zaman gelecek?” diye düşünüyorduk.
Beach Boys'un "Pet Sounds" albümünde, kışkırtıcı sözleri melodiyle yumuşatarak sansürden kaçabildiklerini fark ettim.
12 yaşımda şarkı yazarı olmaya karar verdiğimde, hep hayranlık duyduğum insanlar Rodgers ve Hammerstein, Leonard Bernstein ve onların gibilerdi.
Demokratik dörtlüler, 70'lerde, 60'larda olduğu gibi çalışmıyordu çünkü artık müzikte daha fazla yön vardı.
Sadece genç hayran kitlesine hitap etmek istemiyorduk. Plak şirketimizi, aptalca AM hitlerinin ötesine geçebileceğimize ikna etmeye çalıştık ama dinlemediler.
Konserlerimizde hep garip bir seyirci karışımı olurdu. Sahne önünde bin çığlık atan kız, arkada ise ciddi rock eleştirmenleri olurdu.
Başlarda çok iyi, düz bir rock 'n' roll grubuyduk. Kaliteli şarkılar yazıyorduk.
Genç hayranlar edinmekte bir sorun yoktu ama hedefimiz 13-17 yaş arası bir kitleyle sınırlı kalmaktan çok daha geniş bir kitleye hitap etmekti.
Stüdyoda "Hungry Eyes"ı yaparken, 80'ler havasında ama 60'lar hissinde olmasını istedik.
Kızların bana bağırmasını istiyordum. Rock yıldızı olmak istiyordum.
İkinci albüm çıktığında herkes hemen 3,5 dakikalık rock şarkılarına yöneldi ve baladları görmezden geldi.
Yolculuk bazen çok yalnız geçebiliyor.
Raspberries iki yıl boyunca bir yüzyıl gibiydi. Başarılı bir başarısızlık grubuyduk.
Hem AM hem de FM radyoda çalınabilecek şarkılar yapmak istiyorduk; uzun zamandır kimsenin yapmadığı bir şeydi bu.
"Nicelik" insanı hiç olmadım. Sadece bir albüm çıkarmış olmak için her yıl albüm yapan biri değilim.
Kariyerimdeki büyük bir lüks, başarılı bir şarkı yazarı olduğum için albüm yapmak ya da turneye çıkmak zorunda olmamamdı.
İyi bir albüm yaptığımı düşündüğümde yapıyorum.
1978 civarında otel odalarında nerede olduğumu bilmeden uyanmaktan gerçekten çok sıkıldım.
Kariyerimin başından beri, aceleye getirilmiş işler yapmaktansa iyi işler yazmanın ve zaman almanın daha iyi olduğunu düşündüm.
Yirmi yaşında yazdığınız şeyler, kırk yaşında yazdıklarınızdan farklıdır ve yaşlanınca yazdıklarınız daha da farklıdır.
"Dancing Dirty" diye küçük bir filmin müzikleri için şarkı yapmam istendiğinde çok da istekli değildim. Ama neyse dedim, yapacak daha iyi bir şeyim yoktu.
Bu sektörü seviyorum. Bugün buradasınız, yarın yoksunuz.
"Footloose" filmindeki "Almost Paradise" şarkım, Michael Jackson’ın "Thriller"ını tahtından indirdi.
Bir yazar olarak her zaman "evrensel" dediğim şeyi arıyorum. Herkesin hissettiği ve bağ kurabileceği bir şey.
1997 yılına geldiğimde, 15 yaşımdan beri müzik sektöründe olduğum için plak şirketlerinin ve sektörün nasıl çalıştığını öğrenmiştim ve dürüst olmak gerekirse, oldukça tiksinmiştim.
Yazmak, içeriden bir şey çıkarmakla ilgilidir. Sadece başkalarını memnun etmek için bir şey söylemekle değil.
Nashville'de iyi gitaristler çok yaygındır.
Raspberries sona erdiğinde, başka bir grubun yeteneklerini düşünmeden, sadece istediğim şeyi yazabileceğimi fark ettim.
Çoğu grup tek bir tarzda şarkı çalar. Metallica’yı dinlerseniz, hepsi Metallica gibi gelir. Ama benim için bu sıkıcıydı.
Eğer kim olduğumu öğrenmek istiyorsanız, müziğimi dinleyin.
Ben çok özel bir insanım.
Şans eseri sesim, hafif yıprandığında en iyi şekilde çıkar.
Hiçbir zaman ses egzersizleri yapmadım. Üç set boyunca sigara dumanlı kulüplerde şarkı söyleyerek öğrendim.
Her neslin, ebeveynlerinin nefret edeceği bir müzik bulması gerektiğini düşünüyorum.
Kayıt yapmak zorlu bir iş.
1997 yılına geldiğimde bu sektörden oldukça yorulmuştum.
Yazmak, içten gelen bir şeyi söylemeye çalışmaktır.
Kendi şarkılarımı başka insanların çalması eğlenceli ama bir o kadar zor.
Başka bir grubun yeteneklerine bağlı olmadan yazabilmek özgürleştiriciydi.