Küçük İskender Sözleri

Derman İskender Över veya bilinen adıyla Küçük İskender, Türk şair, eleştirmen, oyuncu.

Gönderim  893 Görüntüleme Güncelleme 2 yıl önce
Küçük İskender Sözleri

Küçük İskender Sözleri ve Alıntıları

Telefon rehberimdeki herkesi senin adınla kaydettim. Bütün gün beni arıyorsun, taklitler yapıp sesini değiştiriyorsun. Biliyorum, sen de özledin.


Hadi simit satanı anladım, kestane satanı da. Peki ya dost satan, o da mı ekmek parası?


Özne olmayı bırakıp zamir oldum, edat oldum, yüklem oldum. Ama senin gibi, aşk ile ihanet arasına bağlaç olmadım asla.


Annem sürekli “hiç bir şey yemiyorsun, kurudun kaldın” deyip duruyor; ben ne kazıklar yiyorum kimse bilmiyor.


Gözümü bağlayıp atsalar sırtımdan itip; yine senin yanına düşerim, yer çekimi değil, yar çekimi.


Aklını başından almak istemiyorum, mümkünse aklı başında birini alayım ben.


Senin için ölürüm” dedi. ”Benim için zaten öldün” dedim. Cesedini alıp çıktı.


Gidiyormuş, ağırlaşır yağmurun iade etmediği karanlık bırak gitsin. Hiçbir caddeye çıkmayacak o sokak artık.


En basit yalanları gözüme bakarak söyleyen ahmaklar tanıdım. Bense onların cahil cesaretlerine ve kuş beyinlerine hayrandım.


Yüreği olmayanın kalbimi kırmasına müsaade etmem. Beni bir saniyede unutanı, ben iki saniye ile şereflendirmem.


Eros, yaşlandın mı? Ok’un gideceği yeri göremiyorsun. Ya bir imkânsıza, ya da bir hayırsıza denk getiriyorsun.


Okeyde beklenen son taş gibisin. Biliyorum beklemekle gelmezsin. Zaten gelme çünkü sen gelirsen ben biterim.


Toprak olsam üstüme basmayacaksın, hava olsam içine çekmeyeceksin. Öyle düşmansın.


Beni unut diyorsun ya; bu bana imkansız geliyor çünkü; seni unutmam için, hatırlamam gerekiyor.


Adındaki harf kadardır alfabem…


Ağzı tabanca. Dudakları namlu, sözleri gece mermisi.


10’suzum ama. 100’süz değilim!


Sevgilim, sevdanın sevdaya ettiğini etmez et, kemiğe.


O kadar güzel unutmuştun ki beni, hatırlatmaya kıyamadım.


Sevgilim ‘beni aldatıyor musun dedi’, hayır onu aldatıyorum dedim afalladı.


Sevmek, ifade edebilmek kadar ifadeyi unutmamaktır da.


Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.


Bir insanı kaybetmek istiyorsanız çok sevin, kendiliğinden gider zaten.


Kalp bu ulan. Yok, öyle bir arkadaşa bakıp çıkmak.


O kadar düşledim ki seni sevgili, yitirdin gerçekliğini.


Affedilen vazgeçilendir o, affedildi çünkü ondan vazgeçildi.


Kirpiklerini kıskanasım geliyor meselâ; gözlerine benden daha yakın diye.


Giderken sana ‘hoşçakal’ demek istedim ihanetin aklıma geldi ‘hoşt/çakal’ diyebildim.


Ağlıyor musun?’ diye soruyor giderken utanmadan. Yok, yanlış yerden işiyorum aptal.


Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.


Sevgilim, seni anlatmaya tutulmuş bir güneş saatinden apaçık başlamalı.


Sen bir defa olsun ‘seni seviyorum’ yalanını at; melekler günahını bana yazsın, olur mu?


Kim demiş ki, en büyük aşklar nefretle başlar diye, benim en büyük nefretim bir aşkla başladı.


Yemin ederim ki seviyorum’ dedi. Anladım; dinden imandan da soğutacak şerefsiz.


Şimdi sen gittin ya, şairin dediği gibi herkesi sana benzetiyorum. Bu da mı o şerefsiz acaba diyorum.


Sana kemik değil; aşk verdim. Şimdi itlik yapmanın âlemi yok gitme diyorsam gitme.


Bir plak olsam. Zeki Müren çalsam, bozulsam. Aynı yerde takılsam, hep tekrarlasam. Elbet bir gün buluşacağız.


Karpuz seçerken gösterdiğimiz özenin yarısını sevgili seçerken de gösterseydik, bu kadar kelek aşklar yaşamazdık.


Aşkı yüksek yerlere kaldırmalı ve üzerine şu not yazılmalı; ‘Alçak’ların ulaşamayacağı yerlere saklayın.’


Bana benden iyisini bulamazsın diyen sevgilim ne gemiler yaktım ben, kıçı kırık bir sandalın lafı mı olur.


Yaptığım şaka’nın ardından gözlerimin içine bakıp ”Aşk Olsun” dediğinde , ”Keşke” demek için can atıyordum.


Erkeklerin doğuştan bildiği ana dil “ilgisizce.”


Aşk, bozuk bir pusuladır; seni yanlış bedenlere götürür.


Tabiatın güzelliğine bak. Dedim. Ağaçlardan hiçbir şey göremiyorum dedi.


Kahvenden bir yudum bile almamışsın; korktun mu beni kırk yıl sevmekten.


Seni Babil’in asma bahçelerinde astım bak bakalım dünyanın kaçıncı harikasısın.


Sorun ilişki durumu değiştirecek birini bulmak değil, hayatını değiştirecek birini bulmak.


Suçumu cezama ikiz sayarken hakim, bari beklenmeyen şahit ol sevdama. İdamıma elin boş gelme. Kendinle gel.


Bugün kitap izledim, film okudum, müzik yedim, yemek dinledim. Aklım sendeydi, hiç bir şeyi doğru yapamadım, şaşkınım.


Bazı kadınların şövalye sandıkları adamların, aslında alüminyum folyo ile kaplanmış denyo olduklarını görmeleri baya zaman alıyor.


Siz bir kelebeğe tutunuyorsunuz telaşla, onu incitmeden, kelebek telaşla geldiği tırtıla tutunuyor insan bu, azat etmek de gerek korkmayın, unutuluyor.


Öyle bir yerin düşünü gördüm ki; insanlar, sabah uyandıklarında hâlâ hayatta olduklarını fark edip, günaydın demeden önce birbirlerini öpüyorlardı.


Ben zilzurna sarhoş olsam da yaşadıklarımdan çıkarken hesabı ödeyecek kadar ayığım.


Gittiğinde. Boş ver dünyanın sonu değil ya. Diyen dostlarıma. Benim dünyamın senden ibaret olduğunu nasıl anlatabilirdim ki.


Senin yaşın aşka tutmuyor sevgilim, lütfen gelme.


Birlikte olmamıza mesafeler değil, aptallığın engel.


Çek bakışlarını gözlerimden, aşk bu şeytan doldurur.


Bir bayanın gözyaşının akmasına sadece soğan değil, bir ‘hıyar’ da neden olabilir.


Benim gibisini bulamaz demişsin haklısın senin gibi ş*refsizi mumla arasam bulamam.


Erkek olmak doğuştan gelen bir alın yazısı olsa da, adam olmak her erkeğe nasip olmuyor.


Sıkı sıkı tembihlerler. Unut onu, aklına bile getirme, çıkar kafandan, hafızandan sil. Sanki seven beynimizmiş gibi.


Biz ayrı dünyaların insanlarıyız dedi. Aman Allah’ım. Üzüntüden kahrolacağım. Ben iki dünya olduğunu sanan bir malı mı sevmişim.


Kadınlar mı zeki yoksa erkekler mi diye merak edenler. Havva bir elmayla kandırmış Adem’i.


Şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz. Ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun.


Bırak şimdi yanaklarımı dudaklarımı gücün yeterse yüreğimden öp beni.


Ah o tipine kurban olduğum bir de tipine yakışır bir yürek taşısaydın…


Bana geleceğin günün adını tıp çok önceden koymuş meğer; ‘kıl dönmesi’


Ben bir silahım ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir başka insan olmadan.


Her şeyi geriye saymaktan yorgunum, kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var.


Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır öküzü değil. Neden dönmediğini şimdi anladım.


Sigarayı bıraksam diyorum, tamamen sana başlasam. Sen daha çabuk bitirirsin işimi, böyle çok yavaş ölüyorum.


Evde kedi, köpek beslemekle hayvan sever olunmaz. Hayvan sever dediğin benim gibi koynunda yılan besleyecek…


Hatırlıyor musun bana armağan ettiğin ilk şarkıyı, ‘ölünce sevemesem seni’ ulan! Hayattayken bile sevmedin ki.


Soğuk ve şekersiz çay gibisin, ne içimi ısıtıyorsun, ne ağzımda güzel tat bırakıyorsun, sadece uykumu kaçırıyorsun.


Ayır bizi hâkim bey. Zaten görücü usulü evlendik. Ne ona sordular bunu alır mısın diye? Ne de bana sordular, dünyaya gelir misin diye.


Git gidebildiğin yere kadar bu liman da kaybettiğim ilk gemi sen değilsin. Ama şunu unutma. Rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına.


Bir kadın aşka inanmıyorum derken, aslında tek bir şey söylemek istiyordur; hadi beni aşka inandır.


Tepkiniz?

0
ÇOK KOMİK
0
SEVDİM
0
SADE
0
VAY CANINA
0
KOMİK
0
KÖTÜ!
0
BERBAT
0
MÜKEMMEL!
0
KIZDIM